Son Haberler

GÜNDÜZ UYKUSU ŞART MIDIR ?

     Gündüz uykusu ne işe yarar? Uyunması şart mıdır? Cevap zinhar. Çünkü gündüz uykusu,  annenin dinlenmesine yarar. Kendisinin insan olduğunu hatırlaması için gereklidir, şarttır ve hatta elzemdir.

      Yine bir öğle uykusu vakti. Az sonra başıma gelecekleri biliyorum ama bu çileyi çekmeye razıyım. Yanıma iki adet bez alarak, bol bol çene eşliğinde alt yapı çalışmalarına başlıyorum.
- Süper kahraman, az sonra uyku zamanı gelecek,  bu çizgi film bitsin yatıyoruz.
- Ama benim uykum yok ki.
- Ne demek uykum yok, uyumamız gerekir, uyku bizi büyütür.
- Ben bebek kalmak istiyorum.
- Zaten gece değil, azıcık uyuyacağız, merak etme.
- Ben hiç uyumayacağım!

       Zaten uyusan şaşardım!  Neyse, Allah'tan diğeri var. Kardeşini uyutana kadar oyalan bakalım. Toraman kardeşin gözler kaymış, fiziksel belirtiler mevcut ama uykudan eser yok. Mustafa mıstık, canım ister fıstık şeklinde eblek şebelek hareketlerden sonra, beşiğin olduğu odaya, yani üst kata çıkıyorum. Çıkmadan uyarıyorum.
-Bak ses istemiyorum, kardeşini uyutacağım tamam mı?
-Tamam.
     İyi, güzel. Çıktık odaya. Beş aylık velet bile biliyor uyuyacağını, kıvranmaya başladı. Hemen moral bozmak yok. Büyük üstad Tracy ne diyor, kucakta ve ayakta sallamak yok. Yatır beşiğe, kendi kendine mızırdanarak uyusun, çok ağlarsa sustur, yine yerine koy. Çok şükür ki beşiğe koyunca mızırdanma olmadı, çünkü iki level üstten başlayarak vücudundan kuşbaşı yapılıyormuş gibi ağlamaya başladı direkt. Günlerdir uykuya hasret, teknik deneyemeyecek kadar yorgun halde, o kahrolası kitabı kaldırdım gözümün önünden. Çünkü o çelik sinirlerden bende mevcut değil şu sıralar. Aldım veledi kucağa, yay gibi bir oraya bir buraya C ile O arasında kıvrılıyor. Uyumayacak yine belli. Hadi yavrum. güzel oğlum, sen bari uyuyuver, bak daha sırada bekleyenler var. Biraz da ananıza acıyın be yavrum.

     O sırada kendi kendine oyalanmasını beklediğim için büyük hata yaptığımı anladığım süper kahraman aşağıdan bağırıyor.
-Anneee?
-Ne var?
-Bana çizgi film aç.
-(Hayyy!) Tamam oğlum geliyorum.
     Sen burada bekle Toraman efendi, ben koşa koşa, merdivende oyuncaklara bata çıka alt kata inip geliyorum. Güya çocuklarıma hiç tv seyrettirmeyecektim üç yaşına kadar! Açtım Trt Çocuk kanalını. Yok, bunu beğenmemiş, öteki daha iyiymiş. Onu da beğenmemiş öteki… Zar zor birine ikna ettim.
- Kardeşime iyi geceler öpücüğü vereceğim.
-Tamam kalkınca verirsin.
- Ama yatmadan verilir?
- ?? E Tamam hadi
     Diğeri yukarıda, geldiğimde keşif yapıyordu. Sıpa, gün boyu yapsaydın ne yapacaksan. Abin de öpüp gidecek zaten. Şimdi uyku zamanı. Bir ara Tracy teyzenin ruhu gözümün önünden geçer gibi oldu, bir fatiha okudum, geçtim benim sisteme. Sallama, hoplama, beyin sulandırma yöntemiyle uyutma. Hadi oğulcum, az sonra diğeri damlar zaten. Eee..eee eee eee... Yok iş C den çıktı. S ve 8 arasında gidip gelen hareketlerle uykuya karşı koymaya çalışırken yine;
-Anneee reklam girdi, ben reklamı sevmem, bana çizgi film aç.
-( haaayyy ) tamam yavrum. Bak 91 a basacaksın. dok-san- bir. Dokuz ve bir. Bir daha beni çağırma. Sessiz ol, bak kardeşini uyutuyorum.
-Tamam
     Anladı mı? tabi ki hayır. Ama kararlıyım, sırayla ikisi de uyuyacak! Ben de eblek eblek oturacağım, baba da yok zaten. Tekrar yukarı çıktım. Sanki kapıdan giren ben değil de şebek gelmiş gibi kıkırdayan velede baktım. Bu uyumaz ya dedim, hadi hayırlısı. Eee eee eee.
-Anneeee
-Neeee!
-9 hangisiydi?
     Hay dilim tutulaydı. Bir de gelene kadar 61 e basmış. Altıyla dokuzu karışırmış, Sevinmeyle çıldırma arasındaki ince çizgide gidip geldim. Bak bu dokuz bu altı. Karıştırmışsın. Bas bakıyım. Bu kez de 19 yaptı. Ben açayım diyorum , yok illa o açacak. Zor bela açtık Yumurcağı. İstediği çizgi film bitmiş o arada. Ben onu istemem bunu isterim. Niloya onu bekliyor sanki! Sallanıyor bir de arada:
-Çiş var mı oğlum?
-Yok.
-E ne diye sallanıyorsun.
-Sallanmıyorum, dans ediyorum.
-Öyleyse, bak şimdi çıkıyorum yukarı. Kesinlikle ses istemiyorum. Çizgi film biterse de bitmese de beni çağırma. Anneee deme. Altına işersen karışmam bak.
-Yok ben dans ediyorum gerçekten.
     İyi, çıktık yukarı. Diğeri de dansa başlamış bu arada ama uyuyacak, mecbur. İki üç dakika sonra, merdivenden çıkıyor, pıtır pıtır duyuyorum. İçimden diyorum, odaya girmese bari. Girmiyor, çünkü bu kez kapıyı araladı. Kucağımdaki de kıvrılmış kapıdakine bakıyor, kim geldi diye. Güya sessizce konuşuyor. Anne, çişim geldi… Evet, çiş geldi, hem de son noktasına! Yap altına, ben sana demedim mi diyecektim, sustum. Şu an bir kriz anı yaşamayı kaldıramayacaktım. Allah’ ım, donunu indirirken işemese bari dünkü gibi. Neyse ki kazasız belasız çişi yaptık, ama az kaçırmış, don külot değişiminin ardından alt kata geri indi. 2-3 dakika sonra, yine.
-Anneee?
-
-Anneeee?
-
-Anneeeeeeeeeee!
-Ne vaaaar?
-Tatam geldi.
Al işte. Ses vermesem vazgeçer mi acaba dedim ama ne fayda. Her nasılsa, bu kaka ya emziriyorken ya da uyuturken geliyor yalnızca. Allah’ ım sana geliyorum. Daha önce bir elimde küçüğü tutup, diğeriyle don indir kaldır klozete oturt işlemi yapmışlığım vardı, evet ama bu kez denemedim. Kabak yine Toraman efendiye patladı, ağlamak artık farz oldu. Gittik tuvalete, iki bırtladı, kakası yokmuş! Dur geliyor gibiymiş. Ihh. Yokmuş. Neyse. Ses istemediğimi bir kez daha yineledim.
-Kakan gelirse de sabret tamam mı?
-Tamam.
Çocuk, gözlerimdeki siniri görmüş olmalı ki çaresiz gitti. Az sonra yine kapının önüne geldi, hiç kapıyı da aralamadı. Ayak seslerini duyuyorum, bir oraya bir buraya gidip geliyor doğumhane kapısında bekler gibi. Düşündüm, altına yapması mı, Toramanın uykusunun iyice dağılması mı? Hemen yatırdım Toramanı yatağa, tuvalete geldik. Biz bebek kaka- anne kaka muhabbeti yaparken, diğeri odada iyice azdı. Donu ve eşofmanı tekrar nasıl sıyırdığımı bilmeden, yolladım oğlanı aşağıya. Yarı yolda geri döndü, daha ben odaya giremeden. Aşağıya inmeyecekmiş. Başka zaman olsa, tv izleme desem izleyeceğim diye yerlere yatar, yan odada kendi odasında oynamaya karar vermiş. Tekrar kardeşine iyi geceler öpücüğü verme pazarlığına girdi, reddettim tabi. Girdi odasına, ben de hemen beşiğin olduğu odaya girdim. Eee eee eee eee… Ama ne mümkün, yan odada tıkır tıkır tıkır oyuncak sesi. Meğer oynamıyormuş, o kadar oyuncak arasından her nedense müzik aletleri kutusunu çıkarıp kapımızın önüne geldi. Ses istemiyorum dedim ya, ‘ ses ses ses ‘ diye bağırıyor, ben dişlerimi sıkıyorum bir yandan. Ben sıktıkça, bu kez araladığı kapı boşluğundan oyuncaklarını vik vik yapıyor.  Çıkıp bir tane poposuna yapıştırayım dedim. Yok, pedagojiye aykırı, vazgeçtim. O kadar kitabı boşuna mı okudum!

Baktım ikisinin de uyuyacağı yok. Kaldırdım Toramanı, aldım kucağıma. Neye uğradığını şaşırmış, eblek eblek şişmiş gözlerle bakıyor. Mekan değişikliği yaptık, oturma odasına indik. Az biraz oyun oynadık. Sonra birden dellendim yine, artık uyumaları gerek.
-Gelin bakayım buraya, ikiniz de yatıyorsunuz!
-Ben yatmam.
-Ne demek ben yatmam.
-Yatmayacağım işte.
Burnumdan çıkan dumanları görünce birden yumuşadı.
-Pororo bitsin ondan sonra, şu arabamı da parkedeyim ondan sonra, yok susadım, yok ebemin nikah kağıdı da olsaydı…bla bla…
     Her gün aynı terane. Hiç uyumasalar daha mı az yorulurum dedim, hemen bu düşünceyi sildim attım. Aaa bakayım, popon çok üşümüş, nerede üşüttün sen bakayım, uuvv ovv diye abartmalar ve saçmalamalar zincirinden sonra bezi pardon sıcak külodu bağladık.  Malum bez taktırmıyor, kendisi bebek değil!

    Ve artık sıra en son mecburi atağa geçtim. Ferda hoca. Kimdir bu Ferda hoca? Kendisi de bilmemekle birlikte korkar. Allah razı olsun senden Ferda hoca. Bu zamana kadar aman psikoloji aman pedagoji diyerek, hiçbir şeyle korkutmadığım veledin, uyku öncesi tek korktuğu şey.  Tracy duysa kemikleri sızlardı ama Tracy benim çocukları görseydi, ölmeden önce de kemikleri sızlayacağı için sorun etmezdi belki de bu durumu. Merak etmeyin, o kadar da gaddar ve cahil bir anne değilim, artık eksi hesabı yaptık herhalde biz de. Ferda hocaya senede bir kez, uykuya günde iki kez katlanıyoruz. Kalan son mantığımı da böylece harcamış oldum.
     Yine mi başımızın belası Ferda hoca gelecekmiş, bu Ferda hocanın da oyuncağı oldum iyice, faresi oldum, niye kontrol ediyor ki bizi diye dişinin arasından söylene söylene yattı kanepeye,  ben de aldım Toramanı kucağa.
- Pororo bitecek ama.
Yat ulen canına yandığımın veledi.
-Yok Pororo falan.
-İyi geceler öpücüğü vereyim kardeşime?.
-Yat diyorum. Poponu çevir ve yat.
Kucağımdakinin bir yandan bizi dinleyip şaşkın şaşkın etrafa bakarken, acıktığını farkediyorum. Karnını doyururken gitti gidecek.
-Ama ben susadım.
-Ayyh. Getiriyorum.
-Suyumu kendim içeceğim.
-Sen yatıyorsun ve hiç kalkmıyorsun!
-Pof
     Gelene kadar saçını çekmemesi ya da gözüne parmak sokmaması için dua ede ede mutfağa uçarcasına gittim. Hemen diğer kanepeye, memeden çıkarıldığı için avazı çıktığı kadar bağıran Toramanın yanında almış yine soluğu. İyi geceler öpücüğü verecekmiş. Suyunu da iç, yat artık.
-Al.
-E bu su çok.
-Dur ben az içeyim de azalsın.
-Az daha iç.
-Tamam al.
-Yok sağol, Ben su içmeyeceğim!
Hayyy, Tamam içme. Yat bakayım artık.

Yavaşça çöken sessizlik, diğeriyse memede… Sen sağ, ben selamet. Neymiş efenim, eskilerin dediğine ağız burun bükeceğinize biraz kulak verin. Öyle her şey kitapta yazıldığı gibi değil zira.

Artık bir kahve içebilirim








2 Yorum Yaz “GÜNDÜZ UYKUSU ŞART MIDIR ?

    1. kıyamam sana.:) sonunda zafer kazanmış ve kahveni içebilmişsin.tebrikler.

      YanıtlaSil
      Yanıtlar
      1. sende de durumlar farklı değildir :) tüm iki çocuklulara kolay gelsin dileklerimle :O

        Sil